WWW.MEMUR.COM.TR

Zeytin Ağacı Özellikleri Nelerdir, Nasıl Yetiştirilir?

Zeytin ağacı doğada yetişen Akdeniz iklimine mahsus olan bir ağaçtır. Oldukça geniş ve kıvrımlı bir gövdesi olan Zeytin ağacı yetişmesi zahmetli olan bir ağaç türüdür. Zeytin ağacı hakkında çeşitli sitelerden araştırılma yapılmaktadır. Özellikle zeytin ağacının özellikleri ve nasıl yetiştirildiğine dair bilgiler internette en sık araştırılan bilgiler arasındadır. Peki, zeytin ağacı özellikleri nelerdir? Nasıl yetiştirilir? İşte zeytin ağacına dair tüm detaylar ve merak edilenler.



Zeytin ağacının pek çok faydalı özelliği bulunmaktadır. Yetiştirilmesi ise diğer ağaç türlerinden farklıdır. Mitoloji de ise zeytin ağacı için "ölümsüz ağaç" denilmektedir.

Zeytin Ağacı Özellikleri Nelerdir?

- Zeytin ağaç yaprakları üst yüzü koyu alt yüzü ise genellikle gümüş rengindedir.
- Zeytin ağacının gövdesi ortalama olarak 50-55 cm arasındadır. Ayrıca gövdesi çürümeye ve darbelere karşı çok dirençlidir.
- Zeytin ağacı oldukça uzun ömürlü ve dayanıklı bir ağaçtır.
- Ağacın yaprakları müthiş bir ahenk içerisinde iki yana açılır.
- Ağacın gövdesi yaşlansa dahi yumrulardan yeni tomurcuklanmalar oluşur ve gövdeyi bu şekilde yeniler.
- Zeytin ağacının boyu ortalama olarak 3 metre ve 10 metre arasında değişmektedir.
- Bir yıl oldukça fazla yağ verirken diğer yıl aksine daha az yağ verir.
- Adaptasyon yeteneği oldukça yüksek olan bir ağaç türüdür.

Zeytin ağacı Nasıl Yetiştirilir?

Zeytin ağacı ılıman bir iklimde yetişir. Ortalama olarak yazların sıcak olduğu kışların ise sert ve soğuk olduğu iklimlerde zeytin ağacı yetişir. Özellikle 15 derece üstü güneş sıcaklığında daha kolay yetiştirilir. Kökleri oldukça derinlere ulaşır, bu da en verimsiz topraklarda dahi yetişmesine olanak tanımaktadır. Ortalama olarak 250 mm yağış zeytin ağacının yetişmesi için yeterli bir yağış miktarıdır. Bu yağış miktarı zeytin ağacının en iyi şekilde yetişmesi için gerekli olan bir yağış miktarıdır. Eğer yeterli şekilde yağış olmuyorsa sulama yöntemi ile mutlaka yeterli miktarda sulama yapılması gerekmektedir.

Zeytinyağı için toprak da önemlidir. Dolayısıyla toprağın verimli olması ve özellikle drenaj ve tesviye derecesi önemlidir. Gerekiyorsa zeytin ağacı için teraslama işlemi de yapılmalıdır. Zeytin fidanı dikmek için beklenilmesi gereken ay ise Ekim veya Mart aylarıdır. Bu aylarda daha verimli zeytin ağacı yetiştirilir.

 

Balık Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Denizlerimizde; 247 türü Karadeniz’de, 200 türü Marmara Denizin’ de, 285 türü Akdeniz’de olmak üzere yaklaşık 250 civarında balık türü yaşamaktadır. Ege ve Akdeniz'deki balıkların bir bölümü 1876’ da Süveyş kanalının açılmasıyla Hint Okyanusundan gelerek kıyılarımıza yerleşmişlerdir. İç sularımızda ise 26’ sı ekonomik değer taşıyan 192 tür balık yaşamaktadır.

Teknolojinin ilerlemesi, sanayideki yığılmalar ve nüfus patlamalarının beraberinde getirdiği çarpık yerleşmelerin sebep olduğu deniz kirlenmesi ve bilinçsiz avlamaların da eklenmesiyle su altı canlılarının yaşam alanları ve sisteminde, tehlikeli boyutlarda bozuklukları da beraberinde getirmiştir. Tüm sulardaki balık miktarlarında azalmalar olmuş, bazı balıklar yok olma noktasına gelmişlerdir.

Doğayı tehdit eden tek canlı insandır. Doğa insansız yaşar, fakat insan doğasız yaşayamaz. Doğadaki ekosistemin en önemli kısmını oluşturan, yer kürenin 2/3 sini kaplayan denizlerdeki canlıların sürekliliğini ve verimliliğini sağlamak bizlerin görevidir.

BALIK ETLERİNİN İÇERİĞİ

Balık etleri, diğer et ürünlerine kıyasla daha körpedirler. Bağlantı dokuları yoktur. Balıklarda kas yapısı, kısa liflerden ve iyi bağlayıcı dokulardan oluşmaktadır. Bu yapı, etinin kırılgan olmasına neden olmakta ve kolaylıkla jelatine dönüşebilmesine neden olmaktadır. Bu kısa kas lifleri ve jelatin, balığa yumuşaklık verir. Onun içindir ki, fazla pişirme balığın dağılmasına neden olur.

BALIK ETİNİN ÖZELLİKLERİ

BESİN DEĞERİ:

Protein içeriği zengin besinler oldukları için “Et Grubu” besinler arasında yer alırlar, ancak içerdikleri şekerin ve nişastanın az olması gibi sebeplerle et ürünlerine göre çok daha hızlı sindirilirler. Balık eti, içerdiği protein miktarı ve protein kalitesi açısından diğer etlere benzerken; içerdiği bağ doku miktarı açısından bu etlerden büyük farklılık göstermektedir. Kırmızı et ve kümes hayvanlarının etleri ile karşılaştırıldığında, balık eti çok daha az miktarda kollojen içerir.

Balıklar diğer etler gibi karbonhidrat içermezler; bu nedenle de balık etinin enerjisi yağ ve protein içeriklerinden kaynaklanır. Protein miktarı balık türleri arasında büyük farklılık göstermezken, yağ miktarları arasında büyük farklılıklar vardır. Bu nedenle balıkların enerji değerleri, bileşimlerinde bulunan yağ miktarına göre değişir; yağlı balıkların enerji değerleri yağsız balıklara oranla daha yüksektir.

Çocukların gelişimi sırasında gerekli olan doğru beslenmeyi desteklemek için kullanılan balık yağlarının besleyici özelliği, et ürünlerine göre daha fazladır. Bu yüzden, küçük yaşlardan itibaren çocuklara balık ve deniz ürünlerini içeren bir beslenme alışkanlığının kazandırılması gereklidir.

YAĞ İÇERİĞİ:

Balık etlerinin yağ içeriği büyük çeşitlilik göstermektedir. Sadece balık türüne göre değil, aynı balık türü içinde mevsimsel koşullar, beslenme özellikleri, suyun tuz oranı ve diğer çeşitli faktörler balık etinin içerdiği yağ miktarını büyük ölçüde değiştirebilmektedir. Bu nedenle balıkların yağ içerikleri ile ilgili genel bir miktar belirtmek zordur; % 1-14 gibi geniş bir aralıkta değişebilir. Ancak balıklar aynı miktardaki sığır, domuz, koyun veya kümes hayvanlarının etleri ile karşılaştırıldığında genellikle daha az miktarda yağ içerirler ve bu nedenle de genellikle düşük yağlı besinler olarak kabul edilirler. Her 100 gr balık etinde yağ oranı, %5′in altında ise balık “yağsız” kabul edilir. Genellikle, beyaz etli balıkların yağ oranları %5′in altında seyreder. Siyah etli balıklarda yağ oranı fazladır. Etlerinde %5′in üzerinde yağ barındırırlar. Siyah etli balıklar, Omega-3 yağ asitlerini daha fazla tutar. Doymamış yağ olan Omega-3′ün EPA ve DH olmak üzere iki çeşidi de, balıklarda ve deniz ürünlerinde bulunur.

VİTAMİN İÇERİĞİ:

Balıklar B grubu vitaminlerinden B1, B2, B3, B6 ve B12; ve yağda eriyen A ve vitaminlerinin iyi kaynakları olarak kabul edilirler.

MİNERAL İÇERİĞİ:

Balık ve diğer deniz ürünleri zengin mineral içerikleri açısından sağlıklı beslenme modelinde ayrı bir öneme sahiptirler. Çünkü İyot, Selenyum gibi balık ve diğer deniz ürünlerinde bol miktarda bulunan mineraller, bu besinlerin dışındaki besinlerin çoğunda çok az miktarlarda bulunurlar. Balık ve diğer deniz ürünleri iyodun en zengin kaynaklarıdır. Özellikle tuzlu sularda yaşayan balıklarda fazla miktarda “İyot” bulunur ve balıkların işlenmesi sırasında uygulanan işlemler de iyot içeriğini artırabilmektedir. Haftada 2 porsiyon balık veya diğer deniz ürünlerinin tüketilmesi ile günlük 100-200 mcg iyot alınabilir.   Bu da 150 mcg olan olan günlük iyot gereksinimini karşılayabilir.

Aynı durum “Selenyum” için de geçerlidir. Balıkların 100 gramında 12-60 mcg selenyum bulunur. Diğer etler veya tahılların 100 gramlarında 10-12 mcg selenyum bulunduğu düşünülürse, günlük gereksinimiz olan 75 mcg selenyumun karşılanmasında balık ve diğer deniz ürünlerinin önemi daha iyi anlaşılabilir.

Balıkların bol miktarda içerdikleri mineraller arasında “Fosfor, Magnezyum ve Çinko” da yer almakta olup bu minerallerin günlük gereksinmelerinin karşılanmasında balık tüketimi önemlidir.

Balık etindeki “Sodyum Potasyum” oranı 1:2 – 1:10 aralığında değişir. Bu aralık sağlıklı beslenme açısından oldukça uygundur. Balık etlerinin Kalsiyum içeriği çok yüksek değildir. Ancak sardalya ve yayın balığı gibi kemikleri ile birlikte hazırlanan balıklar kalsiyumun iyi kaynakları olarak kabul edilirler.

Kuru baklagillerin faydaları nelerdir?

Beslenme ve Diyet Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili kuru baklagilleri sofranızdan eksik etmemeniz için 8 önemli nedeni anlattı, önemli bilgiler verdi.

Sağlık

07 Ekim 2018 Pazar

 

Mercimek, nohut, kuru fasulye, barbunya, bezelye, börülce, bakla… Kuru baklagiller sadece damak zevkimize hitap etmekle kalmıyor, aynı zamanda sağlığımıza da büyük katkılar sağlıyorlar. Etten sonra en etkili bitkisel protein kaynaklarından biri olmaları ve lifli yapılarının yanı sıra içerdikleri demir, çinko, magnezyum mineralleri, B12 ile E vitamini, tiamin, riboflavin, niasin, folik asit sayesinde vücudumuzu hastalıklara karşı zırh gibi koruyan kuru baklagiller bağışıklık sistemini güçlendirici etkileriyle özellikle kış aylarında ayrı bir önem kazanıyorlar. Tüm faydaları göz önüne alındığında kuru baklagillerin haftada en az 2 kez tüketilmeleri çok önemli.



Acıbadem Bakırköy Hastanesi Beslenme ve Diyet Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili kuru baklagillerin C vitamininden zengin bol maydanozlu, biberli, marullu, domatesli ve limonlu salatayla tüketilmesini önererek, “Çünkü C vitamini sayesinde kuru baklagillerin demir emilimi daha da artıyor” diyor.



Bağışıklık sistemini güçlendiriyor

Özellikle kışın hastalıklara karşı direnç gösterebilmek için bağışıklık sisteminin desteklenmesi çok önemli. Kuru baklagiller içerdikleri demir, magnezyum ile potasyum mineralleri ve antioksidan özellikteki E vitamini sayesinde vücut direncini güçlendiriyor



Kalbi koruyor

Kolesterol ile doymuş yağ içermemeleri ve çözünebilir diyet lifi içerikleri sayesinde kalp hastalıklarının en önemli risk faktörlerinden olan kötü kolesterolün (LDL) düşürülmesine yardımcı oluyor.



Kan şekerinin dengelenmesini sağlıyor

Kuru baklagiller glisemik indeksi (kan şekerini yükseltme değeri) düşük besinler oldukları için sindirim sistemi tarafından daha yavaş yıkılıyor. Çünkü içeriklerindeki lif mideyi geç terk ediyor ve bağırsakların glikoz emilim hızını düşürüyor. Bu sayede de kan şekeri hızla yükselmiyor.



Kabızlık yakınmasını azaltıyor

Dışkı bağırsakta ne kadar uzun süre kalırsa o kadar sertleşiyor ve kuruyor. Lifli besinler bağırsak boyunca sindirilmeden vücuttan dışarı atıldıkları için dışkıyı hacimli ve yumuşak tutuyor. Örneğin 1 kase haşlanmış kuru fasulye 17 gram diyet lifi içeriyor. Bu yüksek lif içeriği sayesinde sindirim sistemini hareketlendirerek kabızlık şikayetlerinin azalmasında etkili oluyor.

 

Sağlıklı yaşam için 5 öneri



Rektum kanseri riskini düşürüyor

Posadan zengin olan kuru baklagillerin tüketilmeleri kalın bağırsak florasını olumlu yönde değiştiriyor. Böylece bağırsaklar içinde zararlı bakteriler çoğalmıyor, bunun sonucunda da rektum kanseri riski düşüyor.



Uzun süre tok tutuyor

Kuru baklagillerdeki çözünen lifler besinlerde sert bir doku yerine yulaf kepeğinde olduğu gibi yapışkan veya visköz olacak şekilde eriyor. Midede uzun süre kalıyor ve oluşturdukları jel yapısıyla ince bağırsaklarda besin emiliminin yavaş olmasını sağlıyor. Bu özellikleriyle de sonraki öğünde daha az yemek yemeyi teşvik ediyor. Fazla kalori de içermemeleri sayesinde kilo kontrolünde ideal bir besin grubu olarak nitelendiriliyor. Termojenik etkisi (vücut ısısını yükseltme etkisi ) yüksek olan acı pul biber, zerdeçal ve karabiberle karıştırılarak tüketildiklerinde yağ yakımını da hızlandırıyorlar. Kuru baklagillerin daha hızlı kilo verdirmeleri için tam taneli tahıllarla (haşlanmış buğday, bulgur, tahıllı ekmek gibi ) birlikte yenmesi önem taşıyor. Böylece kuru baklagillerin hem protein kalitesi, hem de metabolizma hızını yükseltme etkisi artıyor.



Hafızayı güçlendiriyor

İyi bir B vitamini kaynağı olan kuru baklagiller içerdikleri B12’nin yanı sıra tiamin, riboflavin, niasin ve folik asit sayesinde sinir sisteminin düzenli çalışmasına katkıda bulunuyor. Bunun sonucunda zihinsel performans, öğrenme ile hafıza gücü ve konsantrasyon artışı oluyor. Kuru baklagiller aynı zamanda ağrıya karşı duyarlılık ve uyku düzeni üzerinde de etkili oluyor.



İyi bir demir deposu

Demir kanda oksijeni taşıyan kırmızı kan hücrelerinde bulunan hemoglobin üretimi için kullanıyor. Eğer vücudunuzda yeterli demir minerali yoksa daha az kırmızı kan hücresi üretiliyor, hemoglobinin de azalmasıyla birlikte organlar ve dokular için yaşamsal önemi bulunan oksijen de azalıyor. Beslenme ve Diyet Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili bunun sonucunda demir eksikliğianemisi oluştuğunu belirtiyor. Kuru baklagiller demir içerikleri yüksek bir besin grubu olmaları sayesinde demir eksikliğinin gelişme riskini düşürüyorlar.



Dikkat etmeniz gereken 4 kural!



Beslenme ve Diyet Uzmanı Şeyda Sıla Bilgili, kuru baklagilleri tüketirken dikkat etmeniz gereken noktaları şöyle sıraladı:



Salça Tarifi

Kış hazırlıklarını yapmaya başladıysanız salça yapımına da yavaş yavaş geçmeye başlamışsınızdır. Salça yapmak için iki yönteme ihtiyaç duyulmaktadır. Biz sizlere bu yazımızda salça yapımında kullanılan iki yöntemden de bahsedeceğiz. İşte salça nasıl yapılır sorusunun cevabı…

 

 

katkı maddesi kullanmadan ve yazın mevsiminde yetişmiş olan domateslerle salça yapabilirsiniz. Konserve salçalar kullanmak yerine ev yapımı salçaları tercih etmenizde fayda var. Mis gibi tazecik pişen ekmeğinizin üzerine ev yapımı mis gibi organik salçanızdan sürmek istemez misiniz?

Kim istemez ki! Hem organik olması açısından hem de hangi koşullarda yapıldığını bilerek bilinçli bir şekilde salça tüketmek sağlığınız açısından oldukça faydalı olacaktır.

Salça nasıl yapılır sorusunun cevabını vermeden önce ilk olarak salçanın iki yöntemle yapıldığından bahsetmekte fayda var.

1. yöntem: Salça pişirilerek yapılıyor
2. yöntem: Salça çiğ olarak yapılıyor.

İlk olarak sizlere salçayı pişirmeden yaptığımız yöntemden bahsedeceğiz.

Salça nasıl yapılır?

Salçayı çiğ yada pişirerek yapmak tadı açısından bir fark yaratmıyor. Ancak pişirmeden yapılan salça daha pratik oluyor ve vakit almıyor.

Malzemeler
- 5 kg domates
- Kaya tuzu
- Sıvı yağ

Yapılışı
Domates salçası nasıl yapılır sorusunu adım adım cevaplayacağız. Böylelikle tarifi uygulamaya geçirmek sizler içinde kolay olacaktır.

Adım: Domatesleri yıkayın ve dörde bölün.
2. Adım: Daha sonra bölmüş olduğunuz domatesleri cam kavanozların içerisine koyun. Daha sonra içerisine kaya tuzu ilave edin. Kapağını tam kapatmadan geniş bir tepsinin içerisine koyun. Kavanozun kapağını tam kapatmamanızdaki amaç, domatesler erimeye başladığında, kavanozun içerisindeki fazla su dışarıya sızacaktır.
3. Adım: Daha sonra Domatesleri tel süzgeç içine alın altına büyük temiz bir kase koyun. Tahta kaşık ile ezerek kabuklarını ve çekirdeklerini ayırın.
4. Adım: İyice püre haline gelmiş olan domatesleri temiz tepsilerin içerisine boşaltın. Tuzu ekleyin ve iyice karıştırın. Daha sonra üzerini temiz bir tülbentle örtün, güneşe bırakın. Arada karıştırıp kontrol edin. İçerisinde yer alan su miktarına göre salça suyunu çekerek istediğiniz kıvama gelecektir.
5. Adım: hazırlamış olduğunuz domates salçasını temiz cam kavanozların içerisine boşaltıp, üzerine yağ ilave edin. Böylelikle bozulmaz ve küflenmez.

Salça yapımı (pişirerek)
Pişirerek yapılan salça, çiğ olarak yapılan salçaya göre daha zahmetlidir. Ancak ben iki türlüsünü de denedim hiçbir farkını göremedim diyorsanız dilediğiniz tarifi yapabilirsiniz.

Salça yapımı malzemeler
10 kg domates
Turşuluk tuz ve zeytinyağı